Devlet idaresinde çeşitli vazifelerde bulunan, ismi sık sık gündeme gelen eski bakan ve siyasetçi Mehmet Ağar’ın hayat kıssasıdır.
1990’lı yılların en çok konuşulan isimlerden olan Mehmet Ağar, günümüzde bile sık sık tartışılıyor. Devlette bulunduğu vazifelerinden ötürü çeşitli suçlamalara maruz kalan Mehmet Ağar, derin devleti en uygun bilen isimlerin başında geliyor. İç İşleri Bakanlığı, Adalat Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü vazifelerini yürüten Mehmet Ağar’ın hayat öyküsü…
Mehmet Ağar, 1951’de Ankara’da doğdu. Babası Zülfikar Ağa üzere polisliği seçti. Emniyet Genel Müdürlüğü ismine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyan Ağar, 1972’de mezun olduktan sonra, polisliğe Emniyet Genel Müdürlüğü ve Cumhurbaşkanlığı muhafazalarında vazife alarak başladı.
İznik, Selçuk ve Torul Kaymakamlıkları da yapan Ağar, Derince Kaymakamlığı misyonundan sonra, İstanbul Siyasi Şube Müdür Muavinliği’ne getirildi.
5 yıl süren İstanbul Emniyet Müdürlüğü İşçi ve Asayiş Şube Müdürlüğü’nden sonra, Şükrü Balcı-Ahmet Ateşli-Ünal Erkan ve kendisi ile ilgili MİT raporunu nedeniyle 1988 yılı başında, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Bu periyotta siyasilerle yakın bağ kurmaya uğraş etti.
“Papatya bürokrat”
Ankara Emniyet Müdürü olduğu devirde Semra Özal’ın hiçbir programını kaçırmaması, Ankara dışına çıkışı ve gelişlerinde her vakit havaalanında da hazır bulunması nedeniyle ismi vakit zaman, “Papatya Bürokrat” olarak anıldı.
Aynı devirde Turgut Özal’a karşı düzenlenen suikastın soruşturulmasını vazifesini yürüttü ve görüntü kasete alınan Kemal Horzum sorgusunu yaptı. Korkut Özal bu nedenle Ağar’ın suikastın gerisindeki isimleri bildiğini ileri sürdü. İstanbul Emniyet Müdürlüğü misyonundan sonra, 1992’de de Erzurum Valisi oldu.
Bu misyonu sırasında 1 Ağustos 1992’de gıyabi tutuklu olarak aranan Bahçelievler katliamı sanığı Haluk Kırcı’nın nikahında, gelin Vesile Erzincanlı’nın nikah şahitliğini yaptı. 1993 Temmuz ayında Tansu Çiller’in DYP Genel Lideri ve Başbakan olmasından sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Suçlamaların gayesindeki isim oldu
Bu misyona gelir gelmez, Ulusal Güvenlik Konseyi’ne Özel Timin güçlendirilmesi ve PKK’nın büyük kentlerdeki finans kaynaklarını kurutmak üzere tedbirleri içeren “Terörü 1 yılda yok edecek” bir plan hazırlayıp sundu. Özel Harekat Timi’nin PKK’yı bir yılda sileceğini ileri sürdü. “PKK’ya karşı ülkücü ordusu kurulduğu” savlarını yalanladı.
“Özel ordu çok yakında hazır”
Bu konuşmasından 40 gün sonra ise “Özel ordu çok yakında hazır” açıklamasını yaptı. Polis örgütüne MHP yanlılarının hakim olmasına göz yummakla suçlandı. Ağar yönettiği polis örgütü nedeniyle, azap argümanlarına ve yargısız infaz suçlamalarına da amaç oldu.
Ağar, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Cem Ersever üzere suikastların hiçbirisi çözülmemesine rağmen, faili meçhul cinayetlerden 893’ünün ortaya çıkarıldığını savundu.
“Münferit olaylar”
MGK’da 26 Nisan 1995’te Avrupa İşkenceyi Tedbire Komitesi’nin Türkiye Raporu görüşülürken, Süleyman Demirel “İşkence yok” diyen Ağar’ı, “İşkence yok demekle olmuyor” diyerek tersledi. Daha sonra işkenceyi münferit olaylar olarak nitelendiren Ağar, tenkitlerin tırmanması üzerine “Polis kusursuz değil” demek zorunda kaldı.
Mafyaya karşı katı tavır sözü
İstanbul’daki mafya argümanları nedeniyle tenkit alan Ağar, yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra “Mafyaya karşı katı” olacaklarını söyledi. Bu devirde Mülkiye müfettişlerinin incelemesiyle ortaya çıkan bir skandalda kimi sabıkalı mafya üyelerine maddelere muhalif bir biçimde silah ruhsatı verildiği ve ruhsat evraklarında eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun imzası bulunduğu ortaya çıktı.
Ağar bu soruşturma için kendisi hakkında yapılmış bir süreç olmadığını belirtti. Ağar kayıp belge olmadığını söylerken, müfettişler 400 silahın belgesinin kaybolduğunu ortaya koydu ve mafya üyelerine verilen ruhsat sayısının 2 binden fazla olduğu belirlendi.
DYP’den milletvekili
Ağar, Emniyet Genel Müdürlüğü periyodunda artan faili meçhul cinayetler nedeniyle büyük tenkit aldı. Tansu Çiller’e başbakanlığı devrinde büyük dayanak veren Ağar, onu yurtiçi, yurtdışı tüm seyahatlerinde yalnız bırakmadı.
Ağar, bu periyotta İstanbul Emniyet Müdürü olan Necdet Menzir ile büyük bir çekişmenin de içinde oldu.
Aralık 1995 seçimlerinden sonra 28 ay sürdürdüğü Emniyet Genel Müdürlüğü misyonundan ayrıldı ve DYP milletvekili olarak Meclis’e girdi. Çiller’in A Grubu’nda yer aldı.
Bir istifa…
Adalet Bakanı olduğu ANAYOL Hükümeti periyodunda cezaevlerinde 12 siyasi tutuklunun açlık grevlerinde ölmesi büyük tartışma yarattı. REFAHYOL Hükümeti’nin kurulmasından sonra İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu.
Ağar, Bakanlar Heyeti toplantısında Başbakan Necmettin Erbakan’ın Libya seyahatine karşı çıkan tek isim oldu. Erbakan’ın kararnamesini de imzalamayan Ağar misyonundan istifa ederek de direnişini sürdürdü ve azledilmesi gündeme geldi.
Çatlı’ya silah taşıma belgesi
Ağar’ın Susurluk olayından çabucak sonra polis müdürü Hüseyin Kocadağ’ı savunarak, Abdullah Çatlı’yı teslim olmaya götürdüğü yolundaki açıklaması herkesi şaşırttı. Bu kelamlarının çabucak akabinde Tansu Çiller tarafından istifaya zorlandı ve istifa etti.
1996 Eylül ayında Aydınlık mecmuası tarafından açıklanan ikinci MİT raporunda şahsen Ağar tarafından verilen yeşil pasaportlar ve silah taşıma evraklarıyla özel bir örgüt kurduğu, bu örgütün adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı üzere işlere bulaştığı tez edildi.
Susurluk kazasından sonra yapılan incelemelerde Çatlı’nın üzerinde çıkan silah taşıma evrakındaki imzanın Ağar’a ilişkin olduğu Jandarma Kriminal Laboratuvarı tarafından tespit edildi.
Dokunulmazlığı kaldırıldı
İstanbul DGM Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 30 Ocak 1997’de Meclis’e gönderilen fezlekede, Sedat Edip Bucak ile “Cürüm işlemek için çete kurmak. Hakkında yakalama ve tevfik müzakeresi bulunan şahısları yetkili mercilere haber vermemek ve misyonu berbata kullanmak” suçlamalarıyla 6’yla 12 yıl ortasında ağır mahpus cezasına çarptırılması istendi.
11 Aralık 1997’de dokunulmazlığı kaldırılan Ağar, Anayasa Mahkemesi’nin itirazını reddetmesinden sonra, DGM’de 10 Ocak 1998’de 3 saat mühletle sanık sıfatıyla söz verdi.
Hospro silahlarıyla ilgili yaptığı yazılı savunmada, silahları Korkut Eken’e senet karşılığı verdiğini ve mevzunun devlet sırrı olduğunu söyledi. Mesut Yılmaz ise bu tıp bir devlet sırrının kayıtlarda yer almadığını ileri sürdü.
DYP Genel Başkanlığı
15 Haziran 2000 tarihinde “Suç işlemek emeliyle teşekkül oluşturmak” iddiasiyle hakkında oluşturulan Meclis Soruşturma Komitesi 8’e karşı 6 oyla Ağar’ın Aziz Divan’a sevkine gerek olmadığına karar verdi ve eski İçişleri Bakanı böylelikle aklandı.
Tansu Çiller’in DYP Genel Başkanlığı’ndan ayrılacağını açıklaması üzerine tekrar DYP’ye dönen Ağar, 14 Aralık 2002’de yapılan fevkalâde kurultayda Doğruyol Partisi genel başkanlığına seçildi.
Partisinin seçimi kaybetmesi üzerine siyaseti bırakan Ağar, gözlerden uzak münzevi bir hayat yaşıyor.
News
